[su_tabs active=”3″ vertical=”yes”][su_tab title=”Sedef hastalığı nedir ?” anchor=”Sedef hastalığı nedir ?”]
Sedef hastalığı tekrarlayıcı özelliğe sahip bir deri hastalığıdır. Amerika’da 7.5 milyon kişide sedef olduğu bilinmekte bu rakamın da Türkiye’de nüfusun yüzde 1’ne yakın olduğu tahmin edilmektedir.
[/su_tab]
[su_tab title=”Sedef hastalığı neden oluşur ?” anchor=”Sedef hastalığı neden oluşur ?”]
Sedefin oluşma nedeni tam olarak bilinmemekle beraber bilimsel araştırmalarla nedene giderek daha fazla yaklaşılmakta ve biyolojik tedaviler adını verdiğimiz önceki sedef ilaçlarına göre tamamen değişik mekanizmalarla etkisini gösteren ilaçlarla özellikle ağır sedefleri ve sedef romatizmasını daha etkili ve yan etkisiz olarak tedavi edebilmekteyiz.
Sedef bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Bağışıklık sistemimizde görevli T lenfositlerin sedef hastalığının oluşmasında önemli rolü vardır. Özellikle başka hastalıklar nedeniyle yapılan kemik iliği nakillerinden sonra sedefin tamamen düzelmesi bunu doğrulamaktadır.
Deride bir hasar oluştuğunda veya bir mikrop yerleştiğinde deri hücrelerinin bunu tamir etmek için daha fazla çoğalması gerekir. Amaç daha kısa sürede yarayı onarmak için hücreleri çoğalmaya teşvik etmektir. Fakat sedef hastalarında bağışıklık sisteminin T lenfositi adı verilen bu hücrelerin ayarı bozulmuştur ve normalde de herşey yolundayken deri hücrelerini arttırıcı maddeler salgılamaya başlarlar.
Bunun sonucunda belirli bölgelerde hızla çoğalan deri hücrelerinin de fonksiyonları bozulur ve tam olarak olgunlaşmadan artış gösterirler. Aralarındaki bağlantıyı tam sağlayamaz ve kuruyup dökülen tabakalar oluştururlar.
Sedefin karaciğerden kaynaklanan bir hastalık olduğu inanışı doğru değildir. Yenilen yiyeceklerle de bir alakası yoktur.
[/su_tab]
[su_tab title=”Sedefin genetiği ve kalıtımı ” anchor=”Sedefin genetiği ve kalıtımı”]
Çocuklarımda da sedef ortaya çıkar mı?
Sedef hastalarının 1/3’ünün ailelerinde sedef hastalığı mevcuttur. Tek yumurta ikizlerinde çift yumurta ikizlerine göre çok daha sık sedef görülmektedir (Tek yumurta ikizleri : %71, çift yumurta ikizleri :%28)
Sedefle ilgili olduğu bilinen gen PSORS1 olup MHC adını verdiğimiz bağışıklık sisteminin çalışmasını düzenleyen gen bölgesinde yer almaktadır. Aynı zamanda başka PSORS genleri de tanımlanmıştır.
Bu genleri tanımlamanın tek yolu sedef hastalarından alınan kanın analiz edilmesidir. Ne kadar çok sedef hastası bu konu açısından araştırılırsa hastalığın kesin nedenine o kadar hızlı ulaşılabilir. Hatta Ulusal Amerikan Sedef Derneği bu nedenle bir biobank oluşturmuştur.
Sedef kalıtsal bir hastalık değildir. Sedefli ailelerin çocuklarında sedefe yakalanma oranı normal ailenin çocuklarına göre %1-2 oranında artmış olmasına rağmen bu sedefe kesin yakalanacakları anlamına gelmemektedir.
[/su_tab]
[su_tab title=”Sedefi arttıran nedenler” anchor=”Sedefi arttıran nedenler”]
Sedefi arttıran nedenler
Sedef bağışıklık sistemi ile ilgili bir hastalık olduğu için özellikle bazı enfeksiyonlar ve ilaçlar sedefi arttırabilmektedir. Aynı zamanda psikolojik stress ve iklim değişiklikleri de sedefi etkilemektedir.
Psikolojik Stress
Yapılan çalışmalar özellikle ciddi hayat değişimlerinde sedefin değişiklik gösterdiği saptanmıştır. Yeni yapılan bazı araştırmalarda stress ile beraber vücutta bağışıklık sistemini tetikleme özelliği olan bazı maddelerin kanda arttığı belirlenmiştir.
Bakteri ve virüs enfeksiyonları
Özellikle çocuklarda streptokok adında boğazda yerleşen bakteri enfeksiyonlarında sedefin alevlendiği bilinmektedir. Bu nedenle sürekli bademcik iltihabı geçiren hastaların tam bir tedavi görmeleri gerekmektedir. Sıklıkla dermatologlar kişide bir şikayet olmasa bile boğazdan pamuklu bir çubuk yardımıyla kültür alıp antibiyogram testi isterler. Bunlar haricinde vücutta sürekli bir enfeksiyon kaynağının bulunduğu hastalıkların (örneğin çürük diş) tedavisi şarttır.
İklim
Sedef güneşli iklimlerde azalır ve özellikle kışın artış gösterir. Yine düşük rakımlı bölgelerde sedef hastalığı daha az görülmektedir. Kuru iklimlerde nem az olduğu için hastalar kabuklanan bölgelerinde daha fazla kaşıntı hisseder. Bu nedenle sedef hastaları nemli iklimi olan bölgelerde daha rahat edebilir. Yine kışın kalorifer ve sobaların etkisiyle hava kurur ve kabuklanmalarda kaşıntı artar. Sedef hastaları kışın bol nemlendirici kullanmalıdır.
Sedefi Arttıran İlaçlar :
l Antimalaryal ilaçlar (Sıtma ve romatizma tedavisi) : chloroquine – Klorokin
l Lityum (Psikiyatrik hastalıkların tedavisi)
l Propanolol (Tansiyon ve kalp – damar hastalıklarının tedavisi)
l Anti – enflamatuar (NSAID) ilaçlar : Sedefi arttırdıkları düşünülse de ağrı kesicilerin sedef üzerine etkilerinin çok az olduğu görülmüştür bu nedenle sedef hastalarında kısıtlanmamaktadırlar.
Sigara ve alkolün sedefi arttırdığını gösteren bilimsel araştırmalar bulunmaktadır.
Köbner fenomeni :
Sedefsiz cildin yaralanması bu bölgede yeni sedef lezyonlarının oluşmasına neden olabilir. Bu duruma Köbner fenomeni adı verilir. Güneş yanığı ve kesikler bu duruma yol açabilir. Güneş sedef için çok iyi olsa da uzun süre yakıcak derecede güneşlenmekten kaçınılmalıdır. Sedef hastaları kesinlikle kalıcı dövme yaptırmamalıdır çünkü dövme yapılan yerlerde de sedef ortaya çıkabilir. Sedef yaralarında yoğun kaşıntı çevre deride de Köbner fenomeni etkisiyle yeni sedef yaralarının oluşmasına yol açabilir bu nedenle tedavi edilmelidir. Ayrıca çoğu sedef hastası kabuklarla oynayıp koparır. Bu durum da yine aynı probleme neden olabilir.
[/su_tab]
[su_tab title=”Sedefin Tedavisi” anchor=”Sedefin Tedavisi”]
Sedefin Tedavisi
Sedefin yaraları tedavi edilebilmektedir. Ama yaraların tekrarlanmasını şu anda tedavi edecek bir yöntem dünyada mevcut değildir. Sedef tedavisinde kullanılan yöntemlerini birkaç kategoride toplayabiliriz :
· Merhem tedavileri :
Merhemler de içlerinde bulunan maddelere göre birkaç gruba ayrılır. Merhemleri özellikle vücudun tümünü kaplamayan sınırlı sedefte kullanıyoruz.
· Kortizon içeren merhemler :
Özellikle kortizon ibaresini içerdikleri için hastalarımız arasında çok korkularak kullanılan ama yan etkileri abartılan ilaçlardır. Kortizon içeren ilaçların tedavisi kısa süre içersinde başlar. Kızarıklığı geçirmekte oldukça etkilidirler ve yoğun kabuklu olmayan sedef yaralarını kısa süre içersinde toparlarlar. Fakat dermatolog gözetiminde kullanılmaları gerekmektedir. Çünkü sedef kortizona direnç sağlar ve uzun süre kullanıldığında ilk başta gösterdiği iyileştirici etkiyi göstermez. Bu nedenle ilaçlarınızın dermatoloğunuz tarafından aralıklarla değiştirilmesi gerekir. Kortizonlar eşit etkide değildir. Bazı kortizonlu merhemler diğerlerine göre daha kısa sürede güçlü tedavi edici etki gösterir ama uzun süre kontrolsüz kullanıldıklarında daha sık cilt incelmesi, ciltte damarlanma gibi yan etkilere yol açarlar.
Kortizonlu ilaçlar dermatoloğunuz tarafından düzenli olarak kontrol edildiğinde tedaviler arasında en kısa sürede etki gösteren ve sedefi kontrol altına alan ilaçlardır. Doktor denetiminde kullanıldıklarında yan etkiye yol açmazlar
Güçlü kortizon içeren merhemler uzun süre doktor denetiminde olmadan ve yaygın sedefte kullanıldıklarında ciltten emilir ve kilo alma, kemik erimesi gibi kortizon tedavisine bağlı yan etkilere yol açabilirler.
· Nemlendiriciler :
Sedef tedavisinin en önemli unsurlarındandır. Sedefteki kabuklanma kaşıntı yapar ve tabaka oluşturarak diğer kremlerin sedef yaralarına ulaşmasını engeller. Nemlendiriciler kabuklanmayı azaltır ve sedefteki kaşıntı hissini engeller. Nemlendiricilerin hiçbir yan etkisi yoktur. Rahatlıkla uzun süreli kullanılabilirler. Nemlendiricilerin en basit ve ucuz olanı kuşkusuz vazelindir.
· Kalsipotriyol :
Kabuklanmayla seyretmeyen sedef yaralarında daha etkilidir. Özellikle sedefin iyileştiği dönemlerde iyilik halini devam ettirmek için kullanabiliyoruz. Vücuda sürülecek miktarı sınırlıdır bu nedenle yaygın sedef yaralarında kullanılmaz. Kasık ve koltukaltı, cinsel bölge gibi hassas ciltli bölümlerde kullanılmaz.
· Katran türevleri :
Katran türevi ilaçlar cilt hücrelerinin artmasını baskılayarak sedefi düzeltirler. Kömürden ve bitkilerden elde edilen türleri vardır. Kömürden elde edilenlerin uzun süre doktor kontrolü dışında kullanılmasının bazı kanser türlerini arttıracağını belirten bilimsel yayınlar mevcuttur. Bu yan etkiye bitkisel kökenli katranlarda (Ardıç katranı gibi) rastlanmasa da yine doktor kontrolünde kullanılmaları çok önemlidir. Kullanılırken özellikle kokuları ve cildi boyamaları sorun çıkartır. Yeni ilaçlarda bu özellikleri azaltılmaya çalışılmıştır. Koltuk altı kasık genital bölge gibi cildin ince olduğu yerlerde tahrişe neden olduklarından kullanılmazlar.
Katranlar bitkilerle sedefi tedavi ettiklerini iddia edenlerin başlıca kullandığı ilaçlardandır. Çoğu hasta yukardaki konularla uyarılmadığından tedavinin hatalı şekilde yaptığı kuru kızarık soyulan cildi normal zanneder ve kalıcı sonuç alacağını düşünerek bu yan etkilere katlanır.
· Antralin :
Farklı bir şekilde etki eden bu ilacın özelliği ciltte belirli bir süre bırakılarak tedavinin düzenlenmesidir. Ciltte boyama yapabilir veya hasta yanlışlıkla ilacı uzun süre cildinde tutarsa kızarma, yanma gibi yanık benzeri yan etkiler oluşur. Fakat özellikle tedaviye direnç gösteren sedef yaralarında etkilidir. Tedavinin zamanlaması çok önemli olduğundan mutlaka dermatolog kontrolünde kullanılmalıdır. Cildin ince olduğu koltuk altı, kasık ve genital bölge gibi yerlerde kullanılmaz.
· Pimekrolimus ve Takrolimus :
Yeni ortaya çıkan bu ilaçlar kortizon içermediklerinden uzun süreli olarak sedef tedavisinde kullanılabilmektedir. Özellikle yüz, göz kapakları gibi cildin ince olduğu bölgelerde rahatlıkla uzun süre kullanılabilirler. Bebeklerde uzun süreli yaygın olarak kullanılmasıyla birkaç hastada kan kanseri geliştiğinden mutlaka doktorunuzun kontrolünde kullanmalısınız.
· Işık Tedavileri ( Fototerapi : PUVA, Dar Bant UVB, Mikrofototerapi, Hedeflenmiş Fototerapi ve Lazer ) :
Işık tedavisi yani fototerapi güneşin sedef üzerindeki iyileştirici etkisini kopyalayıp özel cihazlarla uygulamak esasına dayanır. Morötesi ışık sedefin üzerine etkili olan ve güneşte bulunan ışık türüdür. UVA ilk bulunan ışık türüdür, UVB ve Dar Bant UVB sonradan bulunmuştur ve UVA tedavisine göre yan etkileri daha azdır. Işık tedavisinde her hastamızın korktuğu yan etki cilt kanseri gelişimidir. Oysaki Hacettepe Tıp Fakültesinde yakın zamanda yapılan bir araştırma sonucunda bu merkezde tedavi gören sedef hastalarında cilt kanserine tedavi süresince rastlanmamış sadece zararsız güneş lekeleri gelişmiştir.
Teknolojinin ilerlemesiyle fiberoptik sistemlerle morötesi ışığın sadece sedef yaralarının üzerine verilmesi mümkün olmuştur (Mikrofototerapi, Hedeflenmiş Fototerapi ) Bu şekilde tüm cilt ışık almadan sadece problemli bölge tedavi edilebilmektedir. Lazerler ise diğer tedavilere göre biraz daha etkili olmaktadır fakat uygulama giderleri çok fazladır.
Işık tedavileri kabin, el – ayak üniteleri, saç tedavi ünitesi ve hedeflenmiş (mikrofototerapi ) fototerapi şeklinde uygulanabilir.
· PUVA :
Fototerapilerin ilk kullanıma gireni olan PUVA tedavisi sıklıkla kabin şeklinde uygulanan bir tedavidir. Solaryuma benzeyen bir kabinin içersine hasta alınır ve kabin kapatılarak içerdeki floresan lambalarla hastaya belirli bir süre morötesi A ışığı verilir. PUVA tedavisinde morötesi A ışığının sedef yaraları tarafından daha iyi bir şekilde emilmesi için hastaya hap şeklinde bir ilaç verilir veya yaralara özel bir ilaç uygulanır. Hap şeklinde uygulanan ilaç sonrası tedaviden çıktıktan sonra hasta güneş gözlüğü ve şapka kullanarak bunlar haricinde güneş koruyucu sürerek dışarı çıkmalıdır. İlaçların etkisi belirli bir süre sonra bitecektir.
Tedavi haftada 2 veya 3 kez uygulanır. Genelde 20 seans ile tedaviye başlanır ve hastanın tedaviye yanıtına göre fototerapiye devam edilir. Yan etkileri diğer ışık tedavilerine göre daha fazla olsa da başarılı olan vakalarda sedefin ortaya çıkmasını uzun süre baskılar.
· UVB – Dar Bant UVB Tedavisi :
Bu tedavi de PUVA’ya benzer şekilde uygulanır fakat floresanlar farklı olduğundan ürettikleri ışık da farklı olur. Bu tür tedavide önceden hap almak veya cilde bir ilacın sürülmesine gerek yoktur.
· Hedeflenmiş fototerapi, Mikrofototerapi :
Türkiye’de yeni uygulanan bu fototerapi yönteminde operatör cihazın özel başlığıyla direkt problemli cilt bölgelerine ışığı verebilmektedir. Daha kısa sürede yoğun ışık verilebilmektedir bu şekilde ve özellikle sınırlı bölgedeki sedefte haftada 2-3 kez uygulama ile ilaç sürmeden iyileşme mümkün olmaktadır. Sedefin tedavi sonrası sessiz kalma süresi 2-3 aydan başlamaktadır. Bu tedavinin avantajı hastada yaygın sedef bulunmasa dahi fototerapinin uygulanabilmesidir. Kalp hastaları ve kabine giremeyen hastalarda da bu tedavi rahatlıkla uygulanabilmektedir. Bu tedavi uzun süre krem tedavisi uygulamış kortizon direnci gelişmiş ve bu tedaviden sıkılmış hastalara bir alternatif sunmakta ve uzun süre remisyon(hastalığın tekrarlamamasına) neden olmaktadır.
· Lazer tedavileri :
Bu tür tedavilerde morötesi ışığın yoğunlaştırıldığı excimer lazerler veya sedefi besleyen damarları yakan lazerler kullanılmaktadır. Diğer tedavilere göre biraz daha uzun süre sedefsiz zaman sunsalar da tedavi maliyetleri oldukça yüksektir.
· Hap ve iğne şeklinde tedaviler ( Sistemik tedaviler )
Kuşkusuz bizden her hastamızın isteği sedef için hap veya iğne şeklinde bir ilaç önermemizdir. Çünkü krem tedavilerini uygulamak zordur özellikle çok yaygın sedef hastalığında zaten mümkün değildir. Fakat sedef için şu ana kadar yan etkileri hafif olan bir hap veya iğne piyasaya sürülmemiştir. Biz aşağıda bu hastalık için en sık kullanılan tedavileri listeleyeceğiz. Unutmayın ki sedef hastalığının tedavisi her hastamızda değişkendir. Tedaviyi seçerkenki arzumuz en az yan etkiyle hastamıza en fazla faydayı sağlamaktır.
· Metotrexat :
Bu ilaç kanser tedavisinde de kullanılan bir ilaç olup çoğu hastamız bu nedenle ilk planda ilacı kullanırken çekinmektedir. Fakat yeni deri altından uygulanabilen iğne şeklinde formlarının da çıkmasıyla ilaç genelde hastalarımız tarafından çok rahat bir şekilde kullanılmaktadır. Kullanım şekli genelde haftada bir veya 2 kezdir ve dozu hastanın kilosuna ve sedefin yaygınlığına göre hesaplanır. İlacın hap şeklinde kullanılmasıyla sıklıkla mide ve sindirim sistemi yan etkileri oluşabilir. Yeni deri altı uygulanan iğne şekliyle haftada bir kullanım ile bu yan etki de ortadan kalkmıştır. Metotrexat sedef hastalığında yanlış çalışan bağışıklık sistemi hücrelerini azaltarak etkisini gösterir. Aylarca dermatolog kontrolünde rahatlıkla kullanılabilir. Dikkat edilmesi gereken dermatoloğunuz tarafından önerilen tahlilleri düzenli yaptırmanızdır. Bunun dışında sağlık personelleri ve yakınlarında tüberküloz(verem hastalığı) bulunanlar dikkatle takip edilmelidir. Metotrexat kullanan hastalar çevrelerinde gribe yakalananlar bulunduğunda kendilerini korumalı, halsizlik öksürük gibi şikayetler ortaya çıktığında ateşin yükselmesini beklemeden doktorlarına danışmalıdırlar. Metotrexat basit bir enfeksiyonun bulgularını gizleyerek hastalığın artmasına neden olabilir. Uzun dönemde kullanımlarda karaciğer üzerine yan etkiler oluşturabileceğinden doktorunuz bazı durumlarda karaciğer biyopsisi isteyebilmektedir. Metotrexatı kullanırken başka ilaçlar kullanacağınız zaman doktorunuza danışmalısınız. İlacın etkisi genellikle 1 ay içersinde ortaya çıkar ve yeni uygulanan dozlarla beraber devam eder.
· Acitretin ( Neotigason ) :
Acitretin türü ilaçlar A vitaminin değiştirilmesiyle elde edilmektedir. Hap şeklinde kullanılan ilaçlardır. Dozu ve kullanım süresi kilonuza ve sedefinizin ağırlığına göre hesaplanır. Bu ilaçlar cildi soyarak ve cildin yenilenme süresini ayarlayarak sedefi düzeltirler. Bu nedenle neredeyse bu ilacı kullanan her hastada gördüğümüz yan etkisi dudakta kuruma ve çatlama yapmasıdır. Bununla beraber eller ve ayakların cildinde soyulma incelme ve tüm vücutta hafif kuruluk yapabilmektedir. Tırnak değişiklikleri ve saç dökülmesi sık görülen yan etkilerdendir. Yüz cildi de kuruduğu ve hassas bir hale geldiği için mutlaka özellikle yazın yüksek koruma faktörlü güneş koruyucu kullanılmalıdır. İlacın kullanımı sırasında oluşan göz kuruluğu lens kullanan hastalarda problem oluşturacağı için lens kullanımı önerilmez. Acitretin kan yağlarınızı yükseltebilir ve karaciğer fonksiyonlarında yükselmeye neden olabilir. Bu nedenle aralıklarla doktorunuz sizden bazı tahliller isteyecektir. Acitretin uzun vadede güvenle kullanılabilen bir ilaçtır. Acitretin’in en önemli yan etkisi rahimdeki bebek üzerinedir. Acitretin kullanan bayanlarda hamilelik oluşursa çok yüksek oranda sakat bebek doğurma riskleri vardır. Bu nedenle ilaç kullanılırken ve bıraktıktan 2 sene sonrasına kadar bayanların çocuk sahibi olması önerilmez. Aynı zamanda emziremezler. İlacın bu yan etkisi nedeniyle verecekleri kan hamile bir bayana gidebileceği için bay bayan acitretin kullanan tüm hastaların kan vermeleri sakıncalıdır. İlaç başlandıktan sonra tam etkisini 1-2 ay içersinde göstermeye başlar.
· Siklosporin :
Kapsül şeklinde alınan bu tedavi sedefin oluşmasında etkili bağışıklık sistemi hücrelerini baskılayarak sedefi düzeltir. Siklosporin organ nakledilen hastalarda organın vücut tarafından reddini engelleyen bir ilaçtır. İlacın uzun vadede böbrekler ve kanda bulunan bazı elementler üzerine yan etkileri olabileceği için ilacı kullanırken düzenli tahliller yapılmalıdır. Siklosporin yaklaşık 1-2 ay içersinde sedef üzerine iyileştirici etkisini gösterir.
· Biyolojik tedaviler :
Sedef tedavisinde son olarak piyasaya verilen ilaçlardır. Sedefin oluşma nedeni üzerine etki göstermekle beraber bazıları oluşturdukları ciddi yan etkiler nedeniyle piyasadan çekilmişlerdir. İğne şeklinde uygulanan tedavilerdir. İlacın türüne göre haftada bir veya 2 haftada bir şeklinde uygulanabilirler. Metotrexat’a benzer şekilde bağışıklık sistemini baskılarlar bu nedenle kullanan hastalar kendilerini enfeksiyonlara karşı korumalıdır. Diğer sistemik tedavilerde olduğu gibi belirli aralıklarla tahlillerle kontroller yapılmalıdır. Biyolojik tedaviler ülkemizde eğitim araştırma hastaneleri veya üniversite hastaneleri tarafından düzenlenen sağlık raporlarıyla SGK (SSK,Bağkur ve Yeşilkart) tarafından karşılanmaktadır. Genelde oldukça yeni olan bu tedavileri daha önce bazı ilaçları kullanan ve fayda görmeyen hastalarımızda kullanmaktayız.
· İklim tedavileri ( Balıklı göl, Lut gölü ve diğerleri)
Sivas’ta bulunan balıklı göl ve diğer bölgeler kuşkusuz hastalarımızın bize en sık sordukları tedavilerin başında yer alır. Balıklı göldeki balıkların hikmeti aslında sedef kabuklarını yiyerek yaranın kalınlığını azaltmaktır. Sedef yaraları incelen hasta açık havuzlarda güneşlenir ve aslında bizim hastane şartlarında yaptığımız ışık tedavisini doğal şartlarla uygulamış olur. Güneş ışığındaki mor ötesi ışık zayıf bir ışıktır ama balıkların incelttiği yaraya rahatlıkla nüfuz eder. Biz de fototerapi öncesi kalın yaraları olan hastalarımıza kabuk soyucular verip bu etkiyi sağlıyoruz. Fakat balıklı gölün en önemli etkisi kuşkusuz psikoloji üzerinedir. Dünyasında tek ve yalnız olduğunu düşünen hastamız burada bir çok sedef hastasıyla karşılaşır, dertleşir, hayatını paylaşır. Kendinden daha kötü durumdaki hastaları görüp haline şükreder. Sağlık Bakanlığımız kaplıca tedavisi olarak gördüğü bu tedaviyi sağlık raporu çıkartılması koşuluyla belirli bir yüzde ile karşılamaktadır. Tabii negatif olarak bahsedilen konu hijyendir. Kalabalık havuzlarda teorik olarak yaraları ısıran balıklar hastalar arasında hastalık taşıyabilirler. Teorik olarak bu risk varsa da bilimsel bir yayınla ispatlanmamıştır. Lut gölü İsrail’de yer alan bir göl olup atmosferinde mor ötesi ışık yoğundur bu şekilde sedef yaralarına faydası olmaktadır. Yani iklim tedavilerinde faydası dokunan unsurları biz zaten hastane şartlarında sağlayabilmekteyiz.
Doktorunuz size uygun tedaviyi nasıl seçer ?
Sedefin yaygınlığı, yaşınız , Neotigason gibi tedavilerde hamilelik durumu nedeniyle cinsiyetiniz ve sedefinizin tedavilere direnci büyük rol oynamaktadır. Genellikle biz hastanemizde sınırlı bölgelerdeki sedef için mikrofototerapi ve merhem tedavisi daha yaygın sedef için ise hap ve iğne tedavileri uygulamaktayız. Uzun süreli, kullanılan merhemlere direnç kazanmış sedefte de sistemik tedaviler kullanılabilmektedir.
Sedef tedavisinda altın kural : Takiplere gelmektir
Sedefin her hastada nasıl ilerleyeceği bir bilinmezdir. Bu nedenle biz hastalarımıza gerekli tedavileri önerdikten sonra onları kontrole çağırırız. Verilen ilaçlar ilk planda sedefi düzeltmeyebilir. Bunu gördüğümüzde ilaç değişikliği yapar ve sedef yaralarını düzeltmeye bir adım daha yaklaşırız. Bu nedenle hastalarımızın takiplerine mutlaka gelmeleri lazımdır.
[/su_tab]
[su_tab title=”Sedef ve Psikoloji” anchor=”Sedef ve Psikoloji”]
Sedef ve Psikoloji
Sedef hassas ve düşünceli kişilerin hastalığıdır. Genelde ince düşünceli, hissettiklerini dışarı yansıtmayan, günlük hayatta belirli konuları kendine dert edinip uykularını kaçıran kişilerde sedef yoğun seyreder ve sık tekrarlar. Çözülemeyen sorunlarda başvurulması gereken bir psikolog veya acil bir tatil belki de en iyi reçete olabilir. Yine de bu tür düşünce yapısına sahip hastalarımız için en iyi öneri biraz daha “vurdumduymaz” olmalarıdır.
[/su_tab]
[/su_tabs]